Ekonomik Krizin Psikolojik Yansımaları

Ekonomik Krizin Psikolojik Yansımaları

 

Bu yazımda, tüm dünyayı ilgilendiren ve etkisi altına alan ekonomik krizin psikolojik boyutuna ilişkin birkaç noktaya değinmek istedim. Tabii ki, bu olgunun ekonomik boyutunu ekonomistler fazlasıyla anlatıyor, bizler de toplum olarak yeni bilgilerle donanıyor, bilinçleniyoruz. Peki, psikolojik olarak neler yaşıyoruz? Daha da önemlisi, kendimizi bu dönemin olumsuz etkilerinden nasıl koruyabiliriz? İşte bu noktada, tüketime dönük bilinçlenmenin yanı sıra psikolojik olarak da bilinçlenmenin gerekliliğine dikkat çekmek istiyorum. Ekonomik kriz dediğimiz olgu aslında bir “yaşam krizi”, yani yaşantımızda planlamadığımız, kontrolümüz dışında, “başımıza gelen”, bizi içsel ve dışsal olarak etkileyen olumsuz bir yaşam deneyimi. Buna istinaden, bu krizin getirdiği sert rüzgarla sağlıklı baş etmeyi başarabilen bireylerin, bu dönemi gerek kişisel, gerek sosyal, gerekse mesleki açıdan daha az yıpranarak geçirebileceklerini söylemek mümkün. Bilinçli tüketmek,  “ekonomi yapmak” nasıl öğrenilmeye başlanmışsa ve herkes yaşam tarzında değişim yapmaya nasıl başlamışsa, “psikolojik baş etme becerileri” de öğrenilebilir ve sağlıklı biçimde uygulanabilir. Yaşam krizleriyle sağlıklı baş etmenin bir yolu, içinde bulunulan durumu olduğu gibi, ve “şimdiki” haliyle algılamak, yarınlara ilişkin varsayımlara dayalı yaşamamaktır. 

Yarın değil..Bugün!

Pek çoğunuz belki de yaşamınızın en zorlu virajlarından birini alıyorsunuz. Belki iş hayatınızda kendinizi güvende hissetmiyorsunuz, belki de evlenme planlarınızı ya da çocuk sahibi olma planlarınızı ertelemek zorunda kaldınız, geleceğe yönelik her şey bir sis bulutunun içinde..Böyle bir durumda birisi çıkıp “Gülümseyelim, her şeyi boşverelim” derse, şüphesiz absürd olmakla kalmayacak, bir hayli de sinir bozucu bir etki yaratacaktır!. Bu, iyimserliğin son noktasıdır. Ancak, “Her şey bitti, artık hiçbir şey düzelmeyecek” cümlesi de kötümser bakış açısının vardığı son noktadır ve bir o kadar da gerçeklikten uzaktır. Gerçeklik “bugün” içindir, yarın için değil. Biz bugünü biliriz, yarını değil..Kendi kendinize kaldığınızda, düşünceleriniz sizi “yarın”a götürmeye başlarsa, siz onları “bugün”e taşıyın, bildiğiniz yerden ayrılıp, sislerin içinde kaybolmayın. Bugünkü koşullarınız içinde yapabileceklerinizi yaptıysanız, olumsuz düşüncelerin kısır döngüsüne kendinizi kaptırmayın.. 

Kaygıya dikkat!

Gerçek olan bir diğer nokta ise, aşırı derecede paniğe kapılmanızın maddi sıkıntılarınızı hafifletmeyeceği, tam tersine sıkıntınızın seviyesini artırmaktan başka bir işe yaramayacağıdır. Aşırı düzeylerdeki endişe ile birlikte gelen stres, doğru düşünememenize ve sağlıksız kararlar vermenize yol açabilir. Bir başka deyişle, kaygılarınıza teslim olmuşsanız, maddi sıkıntılarınızın üzerine bu kez psikolojik sıkıntıları eklemiş olursunuz ki, bu da her şeyi daha da karmaşık hale getirebilir.  

Sosyal desteğin önemi

Ekonomik kriz gibi, kontrolünüzün dışında başlayan, gelişen ve devam eden yaşam olayları üzerine aşırı endişelenmek yerine, sizin için anlamı olan konulara, kişilere odaklanmanız, bu dönemde kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayabilir. Aileniz, akrabalarınız, yakın arkadaşlarınız, belki eski dostlarınızla birlikte zaman geçirmeniz, yani “sosyal destek sistem”inizi güçlü ve sağlam tutabilmeniz sizi bu donemde aşırı kaygıdan koruyabilir. Kendi kabuğunuza çekilip, herkesten uzaklaşmak yerine, “birlikte” olmak, gülebilmek, sizi seven kişilerden destekleyici, rahatlatıcı birkaç cümle işitmek, emin olun ki sizi daha çok mutlu edeceği gibi daha da güçlendirecektir. Hatırlatmak isterim ki, “sosyal destek sistemi” güçlü olan kişilerin depresyon geçirme olasılığının, bu desteğe sahip olmayanlara göre daha düşük olduğunu gösteren bilimsel çalışmalar mevcuttur. İçinde bulunduğumuz bu dönem işte bu bağlarımızı güçlendirmenin, belki de tekrar yapılandırmanın tam zamanıdır!

 

İyi dileklerimle,

 

Uzman Klinik Psikolog İlknur Yılmaz