“Çocuk sahibi olmaya çalışırken, bu stresimle ne yapacağım?!”

“Çocuk sahibi olmaya çalışırken, bu stresimle ne yapacağım?!”

pregnancy-stress-fertility-g-1752İnfertilite (Kısırlık) sürecini yaşıyor iseniz, çevrenizdekilerden sık sık şu cümleleri duyuyor olmalısınız: “Çok fazla stres yapma, rahat ol”, “Sen stresli olduğun için sonuç da olumlu olmuyor”. Elbette, siz çok zor zamanlar geçirirken bu tür “söyleyene basit, ama yaşayana zor” öneriler belki sinirlerinizi daha da çok bozuyor olabilir! Sizinle aynı yolda yürümemiş kişilerin bu sözleri size çok anlamlı gelmiyor olabilir.Bu konuda peki bilim ne söylüyor?  Hakikaten herkesin dile getirdiği gibi stres sizi infertil yapar mı? Stresle etkili biçimde baş edebilir ve stresi yenebilirseniz çocuk sahibi olma şansınız artar mı?

Dilerseniz “Stres-infertilite” ilişkisine önce öbür taraftan bakalım: İnfertilite süreci strese yol açar mı? Bu sorunun cevabı sanırım herkes için güçlü bir “Evet” şeklinde olacaktır. Bu konuda yapılan en çarpıcı araştırmalardan birisi (Domar, Zuttermeister, & Friedman,1993), infertilite tedavisi gören hastaların stres düzeylerinin, yaşamsal önem taşıyan hastalıklarla (AIDS, kanser, kalp hastalıkları) mücadele eden kadınlarınkinden farklı olmadığını, hatta sıklıkla, bir parça daha fazla olduğunu göstermiştir. Bu, belki ilk okununca şaşkınlık verici bir sonuç gibi görünebilir, neticede infertilite tedavilerini deneyenler için ölümcül bir durum bulunmamaktadır. Ancak, özellikle tüp bebek tedavilerinin kadınların bedenlerinde ve duygu dünyalarında yarattıkları yorgunluk ve yıpranmaları, tedavi sonuçlarının bilinmezliği, kontrol edilmezliğini, sosyal ilişkilere yansıyan zorlanmaları düşündüğümüzde aslında ne kadar da doğru olabileceğini görmek mümkün. Özellikle de, birden fazla tedavi denemesi yapılmışsa, “umut – hayal kırıklığı”  tekrarlanan bir döngü halinde yaşanıyor demektir, ki bu da duygusal açıdan çok zorlayıcı ve kronik strese davetiye çıkarıcı bir durumdur.

“Stres-infertilite” ilişkisinin diğer boyutu için ise şunu söylemek mümkün: Evet, özellikle kronik stresin (yani süreklilik gösteren, kemikleşmiş stres) ve depresyonun başarı şansını olumsuz etkilediğine dair bazı ipuçları bilimsel literatürde yer alıyor. Beyinde yer alan hipotalamus, üreme hormonlarının düzgün çalışmasından sorumlu olmasının yanı sıra, bizim strese karşı duygusal tepkilerimizi de ayarlar; yani tek bir bölge, hem üreme, hem de duygularla ilişkilidir.  Bu bilgi, stres ve üremenin birbirleri üzerindeki etkisini açıklama açısından önemlidir. Yaşamınızda eğer süregiden bir stres faktörü varsa, hipotalamusun üremeyle ilgili hormonları yönetme görevi bu durumdan olumsuz etkilenir ve gebe kalmanız daha zorlaşabilir. Bir başka deyişle, aşırı seviyelerdeki stres, yumurtlamanızı, embriyonun döllenmesini ve rahime tutunmasını, tüplerinizin işlevselliğini olumsuz etkiler. Depresyon geçirmemiş kadınlarda, geçirenlere kıyasla iki kat daha fazla gebelik oranları bulunduğunu gösteren bir çalışma (Thiering, Beaurepaire, Jones, & Saunders, 1993) ve benzeri daha birçok çalışma, psikolojik ve bedensel boyutun birbirinden ayrılamayacağını vurgular niteliktedir. Bu noktada, zihninizde şöyle bir soru belirebilir: “Stres ve duygusal bozukluklar doğurganlığı olumsuz etkiliyorsa, psikolojik yaklaşımların yardımıyla gebelik şansımızı artırabilir miyiz?”. Bu sorunun çok basit bir cevabı olmasa da, araştırma sonuçları özetle, başta ve özellikle depresyon olmak üzere, kaygı bozuklukları ve baş edilemeyen stres var ise, “zihin-beden” yönelimli psikolojik desteğin oldukça yararlı sonuçlar verdiğini gösteriyor. Zihin-beden yönelimli terapiler, infertilite sürecindeki sıkıntılarınızı hafifletmeye yardımcı olacak çeşitli duygusal, düşünsel ve davranışsal beceriler kazanmanıza yönelik, bireysel olarak da uygulanabilen, grup çalışması olarak yapıldığında da güçlü bir etki yaratan bir terapi programıdır. Bu programın birincil amacı yaşamınızı daha tatmin dolu, keyifli, neşeli ve huzurlu hale getirmektir. Bütün bu kazançların yanı sıra gebelik de gerçekleşirse, bu da herkesle paylaşacağınız müjdeli bir haber olacaktır şüphesiz!

Bu bilgilerin ışığında, eğer başedemediğiniz, kontrol altına alamadığınız stresiniz ya da duygusal problemleriniz var ise, bir uzman yardımı alabilir ve yaşamınız üzerinde bir kontrol sergileyebilirsiniz. Böylelikle, tedaviler boyunca hissettiğiniz çaresizlik duyguları yerini daha güçlü, özgüvenli ve canlı bir duruşa bırakır. Unutmayın, siz iyi olmazsanız, hiçbirşey iyi olmaz! Değişim ve gelişim “sizin” için..Yeter ki isteyin..

 

İyi dileklerimle,

 

Uzman Klinik Psikolog İlknur Yılmaz

Referans

Domar, A., Zuttermeister, P., Friedman, R: The Psychological impact of infertility: a comparison with patients with other medical conditions Journal of Psychosomatic Obstetric Gynaecology. 1993; 14 Special issue 45-52

Thiering P, Beaurepaire J, Jones M, Saunders D, Tennant C: Mood state as a predictor of treatment outcome after in vitro fertilization/embryo transfer technology (IVF/ET). Journal of Psychosomatic Research 1993; 37(5):481-91.