“Tek eşlilik mi Çok eşlilik mi?” Bir psikolog gözüyle..

“Tek eşlilik mi Çok eşlilik mi?” Bir psikolog gözüyle..

cokesllikİnsan biyo-psiko-sosyal varlıktır. Bu nedenle, her olguyu sadece biyolojik açıdan değerlendirmek oldukça indirgemeci bir yaklaşımdır ve bize geçerli/güvenilir sonuçlar vermez. Davranışlarımızı, tutumlarımızı sadece biyolojik faktörler belirlemez. İçsel dürtüleri psikolojik ve sosyal faktörlerle birlikte değerlendirmek gerekir. Örneğin herkesin içinde seks dürtüsü vardır ancak, kimse sokakta çekici görünen birisiyle hemen orada seks yapmaz! Ya da örneğin, öfke, kızgınlık insana özgü doğal bir duygudur, ama biz öfkemizin bizi götürdüğü yere gitmeyiz! Tam tersine onu kontrol ederiz, dürtülerimize göre yaşamayı değil, dürtülerimizi uygun durumlarda, koşullarda ve biçimlerde dışa vurmayı seçeriz. Bu bağlamda, tek eşlilik- çok eşlilik kavramlarını tartışırken, dürtülerimizi ya da evrimleşme sürecinin başındaki atalarımızın hayatlarını referans almak ve sanki bize hayatın ve insan olmaya dair olguların sırrını bunlar verecekmiş gibi, en doğru yanıtlar burada saklıymış gibi bir düşünceyi benimsemek büyük bir muhakeme hatasıdır.

Tek eşlilik doğaya aykırı mıdır sorusu yerine, bugünkü insanın durumuna, tercihlerine, seçimlerine, motivasyonuna, tutumuna bakarak, bugün yaşayan insanın öncelikli ihtiyacı nedir diye sormak daha rasyoneldir. Evrimleşme sürecinde, yüzyıllar geçtikçe, insan da, bir zamanlar onun için bir zamanlar fonksiyonel olan, onu mutlu eden davranışları da değişmiştir. Tarihsel olarak her dönemin farklı atmosferi, buna bağlı olarak değişen değerleri ve mutluluk tanımları vardır.

Psikolojik gelişim açısından baktığımızda insanın anneyle olan ilk ilişkisinde şekillenen bağlanma ihtiyacı ve bunun ne kadar karşılandığı psikolojik sağlıklılık açısından çok önem taşır ve kişinin yetişkinlikte kurduğu ilişkilerinde belirleyici ve önemli bir unsurdur. Bağlanabilen kişiler, yakın ilişkiler kurabilen ve sürdürebilen kişilerdir ve hayatlarında daha stabil, tatmin dolu ve huzurludurlar. Boşanma istatistiklerinin her yıl artmasına rağmen evlilik kurumu yüzyıllardır yıkılmayan kurumlar arasındadır! Bu tesadüfi bir durum olmasa gerek… Kadın ve erkek, boşanmak, ya da hayatını çok eşli yaşamak için evlenmiyorlar. Aşk, sevgi, bağlılık, aidiyet duygusu, güven, huzur, yol arkadaşı olma gibi kavramlar öncelikli oluyor ve herkes bu duyguları yaşayabileceği tek bir insanla olmayı istiyor.

Buna karşılık, günümüzde çok eşli yaşayan kişilerin yaşamlarına baktığımızda, bu kişilerin çeşitli psikolojik sorunlar geliştirmeye ve depresyona eğilimli olabildiklerini sıklıkla görebilmekteyiz. Yine bu kişilerin ifadelerinde, tatminsizlik ve boşluk hissi tanımlamaları oldukça yaygındır.

İllknur Yılmaz Aytaç
Dönüşüm Psikolojik Danışmanlık Merkezi
Bakırköy / İstanbul
Tel: 0212 661 78 87